Hadis İnkarcılarına "Hadisleri İnkar Ederseniz, Namaz Bile Kılamazsınız. Zira Kuranda Namazın Kılınış Şekli Detaylı Olarak Anlatılmaz." Dediğimiz Zaman Bize Şöyle Diyorlar: "Hadislerde Bile Namazın Kılınış Şekli A'dan Z'ye Kadar Detaylı Anlatılmamıştır, Bu Konuda Hadisler Yoktur." Onlara Ne Cevap Verirsiniz?


Aşağıda sadece hadislerin geçtiği kitapların isimlerini belirttik, bab ve hadis numarasını detaylı olarak göstermedik. Yine ayet naklederken de sadece hangi surede geçtiğini belirttik. Namazın nasıl kılındığını hadisler ışığında daha detaylı görmek için bizim de yazıyı hazırlarken çok istifade ettiğimiz Delilleriyle Hanefi Fıkhı kitaplarına bakabilirsiniz. Örnek için buraya tıklayabilirsiniz.

Hadislere Göre Namaz Nasıl Kılınır?

Önce namazın genel olarak anlatıldığı tek parça hadislerden birini nakledelim, daha sonra detaylı bir şekilde namazın nasıl kılındığını anlatan hadisleri paylaşalım.

1. Namazın şeklini genel olarak anlatan hadislerden biri şöyledir: "Namaz kılmak istediğinde abdest al, ama güzelce abdest al. Sonra kalk ve kıbleye dön. Sonra tekbir al. Sonra (Kuran) oku. Sonra rüku et ve mutmain oluncaya kadar doğrul. Sonra secde et ve mutmain oluncaya kadar secdede kal. Sonra başını kaldır ve otur. Sonra tekrar secde et ve mutmain oluncaya kadar kal. Bu şekilde yaparsan namazını kılmış olursun. Bunları noksan yaparsan namazını da noksan kılmış olursun." (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai)

2. Namazın nasıl kılınacağı detaylı olarak aşağıdakı hadislerde anlatılmışdır. Aşağıda namazın nasıl kılındığının detaylı olarak anlatıldığını göstermek için farklı yerlerde geçen hadisleri nakledeceğiz. Kur'anda namazın kılınış şeklinin detaylı olarak anlatıldığını savunan kişiler, namazın nasıl kılındığını göstermek için farklı ayetlerden deliller getirmektedirler. Bu cihetden de bize, "Namazın detaylı olarak anlatıldığı tek parça bir hadis gösterin." diyemezler. Zira kendilerinin de gösterecekleri namazı detaylı olarak anlatan tek parça bir ayet yok. 

- Namaza başlamak için önce niyet edilmelidir. 

"Ameller niyete göredir." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)

- Niyet edildikten sonra eller kulak hizasına kadar kaldırılır ve iftitah tekbiri alınır. 

"Namazın girişi tekbirdir." (Ebu Davud, Tirmizi, Müsned, Darami, Beyhaki) 

"Rasulullah (asm) tekbir için ellerini baş parmakları kulak yumuşakları hizasına gelinceye kadar yükseltirdi." (Müslim, Müsned, Darekutni) 

- Tekbir aldıktan sonra eller göbek altında sağ el sol elin üzerine gelecek şekilde bağlanır.

"Göbek altında sağ eli sol elin üzerine koymak sünnettendir." (Ebu Davud, Müsned, Darekutni)

- Sonra "Sübhanekellahümme ve bi hamdike ve tebare kesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe ğayrüke" duası okunur.

"Rasulullah (asm) namaza başlarken tekbir alır ve sübhaneke duasını okuyup ona başka birşey eklemezdi." (Darekutni, Taberani) 

- Sübhaneke duası okunduktan sonra kıraate başlanacağından, "Euzü billahi mineş şeytânir racim" denir ve besmele çekilir:

"Kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın." (Nahl suresi)

Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etti: "Ben, Rasulullah (asm)'ın, Ebu Bekir, Ömer ve Osman (ra)'un arkasında namaz kıldım. Bunlar her namaza hep, "Elhamdü liilahi Rabbil alemin" ile başlarlardı. "Bismillahirrah-manir-rahim" sözünü kıraatin başında ve sonunda açıktan söylemezlerdi." (Buhari, Müslim)

- Besmele okunduktan sonra Fatiha suresi ve bir sure daha okunur.

"Rasulullah (asm) namazda Fatiha'yı ve Fatiha'dan sonra Kurandan kolayımıza geleni okumamızı emretti." (Ebu Davud,İbni Hibban)

- "Allah-u Ekber" denilerek rukuya gidilir. Rukuda elin avuçları ile diz kapakları tutulmalı ve parmak araları açık olmalıdır 

"Rasulullah (asm) (namazda) her eğilip kalkarken tekbir alırdı." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai)

"Rükuya eğildiğin zaman, ellerini diz kapaklarının üzerine koy ve parmaklarının arasını aç." (Taberani, İbni Hibban)

- Rukuda sırt dümdüz tutulur. Baş yüksekde tutulmaz, çok aşağı da eğilmez. Üç defa, "Sübhane Rabbiyel-azim" denir.

"Rasulullah (asm) rüku yaparken mübarek sırtını dümdüz bir şekilde tutardı." (İbni Mace, Taberani)

"Rasulullah (asm) rüku yaparken başını ne eğer, ne de yüksek tutardı." (Müslim, Tirmizi)

"Herhangi biriniz rüku ettiği zaman üç defa, "Sübhane Rabbiyel-azim" desin. Bu da en azıdır." (Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Beyhaki)

- Sonra rükudan kalkılır ve "Semiallahü limen hamideh" denilir. Arkasından "Rabbena ve lekel hamd" denir.

"Rasulullah (asm), "Semiallahü limen hamideh" dediği zaman "Allahümme Rabena ve lekel hamd" derdi." (Buhari)

- Ardından secdeye gidilir. Secdeye giderken önce dizler, sonra eller yere koyulur. Secdede yüz, iki elin arasına ve eller de kulakların hizasında yere konur ve parmaklar birleştirilerek kıbleye doğru uzatılır. Ayaklar, dizler, eller, alın ve burun yere değmelidir.

"Rasulullah (asm) secdeye giderken önce dizlerini, sonra ellerini secdeye koyardı. Secdeden kalkarken de önce ellerini, sonra dizlerini secdeden kaldırırdı." (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, Darekutni)

"Rasulullah (asm) rükuda parmaklarının arasını açar, secdede ise parmaklarının arasını birleştirirdi." (Beyhaki, Hâkim)

"Yedi kemik üzerinde secde etmekle emrolundum." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace)

- Secdede kollar yerden yüksek tutulur. Karın da uyluklara yapıştırılmaz. 

"Secde ettiğinde avuçlarını yere koy ve dirseklerini kaldır." (Müslim)

"Secdede i'tidale riayet edin. Sizden biriniz namazda köpeğin yaydığı gibi kollarını yaymasın." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai) 

"Rasulullah (asm) secde yaparken karnını uyluklarından o kadar uzak tutardı ki, eğer ufak bir kuzu göğsünün altından geçmek isterse geçebilirdi." (Buhari, Müslim)

- Secdede ayak parmaklarının uçları kıbleye doğru tutulur. Secdede en az üç kere, "Sübhane Rabbiyel-a'lâ" denilir. 

"Rasulullah (asm) secde yaparken ayak parmaklarının uçlarını kıbleye doğru tutardı." (Buhari)

"Biriniz secde ettiği zaman, secdesinde üç kere "Sübhane Rabbiyel-a'lâ" desin. Bu da en azıdır." (Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Beyhaki) 

- Secdeden kalkılır, bir miktar oturduktan sonra da ikinci secdeye gidilir. İkinci secdede de yukarıdakiler aynen uygulanır.

Rasulullah (asm) bedevi araba namazı öğretirken: "Ondan sonra güzelce secde et. Sonra tam oturuncaya kadar kal, yine güzelce secde et" buyurdu." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace)

- İkinci secde yapıldıktan sonra tekbir getirilerek ayakların uçları üzerinde ve oturulmadan ayağa kalkılır. Ayağa kalkılırken eller ile yere dayanılmaz. 

"Rasulullah (asm) namazda ayaklarının sırtları yere değmeden kalkardı." (Tirmizi) 

- Birinci rekat bununla tamamlanmış oluyor. Diğer rekatler de aynen böyle kılınır. 

Ebu Hureyre (ra): "Rasulullah (asm) namaza kalktığında tekbir alırdı, rükuya eğilirken tekrar tekbir alır ve rükudan doğrulurken, "Semiallahu limen hamideh" derdi. Ayakta tamamen doğrulunca da, "Rabbena ve lekel hamd" der ve secdeye giderken tekrar tekbir alırdı. Başını secdeden kaldırırken tekrar tekbir alır, yine tekbir alıp secdeye gider ve tekrar tekbir alıp başını secdeden kaldırırdı. Namazını bitirinceye kadar böyle tekbir alırdı. Ve ikinci rekâtın oturuşunu bitirdikten sonra kalkarken tekbir alırdı." (Buhari, Müslim)

- Fakat sübhaneke ve euzü okumak sadece iftitah tekbirinden sonra sünnet olduğu için, diğer rekatlerde sübhaneke ve euzü okunmaz. İlk oturuştan sonraki rekatlerde Fatiha'dan sonra başka sureler de okunmaz.

Ebu Katade (ra): "Rasulullah (asm) son iki rekâtta yalnız Fatihayı okudu." (Buhari, Müslim)

- İkinci rekâtın ikinci secdesinden kalkınca sol ayak yatırılıp üzerinde oturulur. Sağ ayak da dikilip parmak uçları kıbleye doğru tutulur. 

Hz. Aişe (ra): "Ve her iki rekâtın sonunda (ettehiyyatü)yü okurdu. Oturduğu vakit de sol ayağını yayar ve sağ ayağını dikerdi." (Müslim, Ebu Davud) 

- Oturduktan sonra iki el uyluklar üzerine konur ve parmaklar birleştirilerek "Ettehiyyatü" okunur. 

Abdullah b. Mesud (ra): "İkinci rekâtta oturduğumuz zaman "Ettehiyyatü lillahi vessalavatü vattayyibatu esselamu aleyke eyyu hennebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhu esselamu aleyna ve ala ibadiilahissalihiyn. Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muhammaden abduhu ve resulühü" demeyi bize Rasulullah (asm) öğretti." (Müslim, Ebu Davud, Nesai, İbni Mace) 

- Birinci oturuşta teşehhüdden başka bir şey okunmaz. Üç veya dört rekâtlı namazlarda birinci oturuş vaciptir. Namazların her oturuşunda teşehhüd (Ettehiyyatü) okumak vaciptir. 

İbni Mesud (ra): "Rasulullah (asm) bana hem namazın ortasındaki, hem de sonundaki teşehhüdleri öğretmiş bulunmaktadır. Namazın ortasında kişi teşehhüdü bitirince kalkar, sonunda ise istediği duaları yapabilir, demiştir." (Müsned)

- Son oturuşta Ettehiyyatü'den sonra "Allahumme salli...", "Allahumme barik..." duaları okunur.

"Teşehhüdden sonra duaların en güzelini ve senin hoşuna en çok gidenini seç." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbn Mace)

Ebu Mesud el-Ensari (ra): "Rasulullah (asm)'ın yanında oturduğumuz zaman bir adam gelerek dedi ki: "Ey Allahın Rasulü! Ettehiyyatüyü nasıl okuyacağımızı anladık. Namazda sana salavat getirmek istediğimizde nasıl salavat getirelim?" Rasulullah (asm) bir müddet sustu. Sonra dedi ki: "Bana salavat getireceğiniz zaman şöyle deyin: "Allahümme salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed kema salleyte alâ İbrahim ve alâ âli İbrahim ve barik alâ Muhammed ve alâ âli Muhammed kema barekte alâ İbrahim ve alâ âli İbrahim inneke hamidün mecid." (Müslim, Müsned, Hakim, Darekutni)

- Son oturuşda okuyuşlar bittikten sonra selam verilir ve böylece namaz tamamlanır.

İbni Mesud (ra): "Rasulullah (asm) birinci selâmı verirken sağ yanağının beyazlığı görününceye kadar sağ tarafa, ikinciyi verirken de sol yanağının beyazlığı görününceye kadar sol tarafa dönerdi." (Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace)

Vail b. Hacer (ra): "Rasulullah (asm) ile beraber namaz kıldım. Sağ tarafına, "Esselamu aleyküm verahmetullah", sol tarafına, "Esselamu aleyküm ve rahmetullah" diyerek selâm verdi." (Ebu Davud)


Namazın Nasıl Kılınması Gerektiğini Bildiren Hadislere Bakarsak, Birkaç Tane Namaz Şekli Ortaya Çıkabilir İddiası

Bu düşüncenin yaranmasının nedeni kişinin ehil olmadığı halde ictihada yeltenmesidir.

Bir eczacı çiçeklerden ilaç yapar. Hâl böyle iken, “Bütün ilaçlar çiçeklerden yapılmıştır. Eczaneden almaya ne gerek var?” diyerek dağlara tırmanmak akıl kârı mıdır? 

Evet, ilaçlar çiçeklerden ve bitkilerden yapılmıştır. Bu doğrudur. Ancak o ilacı yapmak için yıllarca kimya okumak ve uzman bir kimyager olmak gerekir. Herhâlde kimya ilmini bilmeden dağdan topladığı çiçeklerle ilaç yapmaya çalışan kişi kendisine zarar vermekten başka bir iş yapmış olmaz.

Misalimizdeki çiçekler hadisler, eczacılar ise müctehid alimlerdir. Eczacı hükmünde olan müctehid alimler farklı çiçeklerden (hadislerden) toparlayarak ilacı (namazın kılınma şeklini) ortaya koymuşlardır. Bin yıldır müslümanlar bu eczacılara güvenmiş, onların hazırladıkları ilacı kabul etmiş ve namazlarını onların ictihadına göre kılmışlardır.

Doğrudur, ehil olmayan bizler hadislere bakarsak, kafamız karışabilir, birkaç namaz şeklinin olduğunu düşünebiliriz. Fakat dağdaki çiçekler de birkaç farklı ilacın hazırlanmasına elverişli değil midir? Bu onlardan hazırlanmış ilacın içilmesine engel midir?

"Bana ne, hadislere bakılırsa, birçok namaz şekli ortaya çıkar" diyen kişinin durumu aynen, "Bana ne, dağa çıkarsam yüzlerle çiçekle karşılaşırım, eczacıların hazırladıkları bu ilaçlar nereden çıktı?" diyen kişinin durumu gibidir. İkisi de güneşe gözlerini kapamış, kendilerine gece yapmışlardır.  

Kısacası, kişi bir müctehid alime tabi olmalı ve kendi mezhebine göre namazını eda etmelidir. 


Bir mezhebe tabi olmanın gerekli olduğu hususunda akli ve Kurani deliller, bir mezhebe bağlanmanın lüzumluluğunun kati isbatı için tıklayınız.

Neden Namazın Kılınış Şekli ve Rekatleri Mezheplere Göre Değişkenlik Gösteriyor?

İddia edildiği gibi ciddi bir ihtilaf yoktur. Mesela, dört hak mezhepte de Kıyam (ayakta durmak) farzdır, lakin ayakta dururken ayaklar arasında mesafenin ne kadar olması hakkındaki görüşler farklılık arz ediyor. Bir mezhepte iki ayak arasında bir karış olması gerektiği halde, öbüründe iki omuz arasındaki mesafe kadar olması gerekebiliyor. Fakat bunlar teferruata taalluk eden şeyler olduğundan, hiçbiri namazı bozmaz. Örneğin bir Hanefi ayaklarını çok geniş açarak ayakta dursa, yine namazı bozulmaz.

Görüldüğü üzere namaz hususunda mezhepler arasındakı ihtilaflar teferruat sayılacak meselelerdedir. Farz namaz rekatleri, namazların günde kaç kere oluşu gibi birçok önemli konu hepsinde aynıdır. 

Fakat ne gariptir ki, namazı hadislerden değil, Kurandan öğrendiğini iddia edenler; veya namazın fiili yollarla günümüze ulaştığını söyleyenler yalnızca teferruatda değil hatta en temel konu olan namazların günde kaç kez kılınmalı olduğu konusunda bile ihtilaf halindedirler. Dikkat ediniz:

  • Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürke göre namaz üç vakittir.
  • Abdülaziz Bayındır, Mehmet Okuyana göre namaz beş vakittir.
  • Recep İhsan Eliaçıka göre namaz iki vakitten yedi vakte kadar değişiyor.
  • Hakkı Yılmaza göre namaz adlı bir ibadet yoktur.
Şimdi dört hak mezhebe bakalım:
  • İmam Azama göre namaz beş vakittir.
  • İmam Malike göre namaz beş vakittir.
  • İmam Ahmede göre namaz beş vakittir.
  • İmam Şafiiye göre namaz beş vakittir.
Namazın günde kaç rekat olduğu hususunda bile ihtilafa düşenlerin (ki namazın diğer rükunlerinde de tonlarca ihtilaf halindeler) mezhepleri tenkit etmeye hakkı var mıdır? Bunu hangi vicdan ve insaf sahibi kabul eder?

Bir de bu izahı bu soruyu soranların çok sevdikleri Mustafa İslamoğlundan dinleyelim:



Yazımız hakkında bir eleştiri yapan deist vatandaşımıza verdiğimiz cevap:

Soru:
Sizin çalışmanızı okudum ve namazın detaylı olarak anlatılmamış olduğunu gördüm. Bölük pörçük rivayet kırıntıları hep. Bu bilgilerin eksiksiz olduğunu nerden biliyorsunuz? Belki Buhariye ulaşmayan bir detayı vardı namazın? Namaz tastamam böyle kılınır diyen bir hadisiniz yok. O öyle demiş, bu böyle demiş, siz de hepsini toplayıp kafanızdan bir namaz icat etmişsiniz. Birisi başka bir şey deseydi onu da namaza iliştiridiniz, çünkü namaz hakkında bilgileriniz tastamam değil: yamalı bohça. Hadi diyelim, Muhammedi izleyip taklit ederek erkekler namazı öğrendi, kadınlar namazı nasıl öğrendi? Karısına öğretmiş olsun. Peki karısına öğrettiğini sahabelerden niye saklamış? Var mı Muhammedin karısına kadınların kılacağı namazın detaylarını anlattığına dair bir hadis? Eğer böyle bir şey gerçekleşmiş ama hadisler arasına girmemişse sizin bölüp börçük bilgi kırıntılarından çıkardığınız namazın tastamam olduğun nasıl inanabiliyorsunuz? Kadınlar ve erkeklerin namazı farklılıklarla kılacağını kim söylemiştir? Allah mı, Cebrail mi, Muhammed mi? Bu nasıl dindir ki kaynağının kim olduğu belirsiz unsurlar içersin? Böyle din mi olur?

Cevap:
Dinler hakkında farklı düşüncelerinizin olduğu anlaşılıyor. Yine sorunuzdan anladığım kadarıyla araştırıp doğruyu bulmaya çalışan birisiniz, kendi görüşünüzde diretmiyorsunuz, erdemlisiniz. O halde sorunuzu cevaplamadan önce size birkaç önerim olacak:

- Deizmin doğru bir yol olmadığının aklî delillerini şuradan izlemenizi istirhâm ederim.

- Yine İslâm hakkında birçok sorunun ve eleştiri tarzı iddiaların cevaplarını buradan okuyabilirsiniz.

- Allâhın varlığının, Kuranın Allahın kelâmı olduğunun, ölümden sonra dirilmenin imkan dahilinde olduğunun, ahiretin hak olduğunun aklî delilleri için lütfen bu linklerdeki eserleri inceleyiniz: Allaha İman; Kurana İman; Ahirete İman
__________

Namaz fiilî bir ibadettir. "Rukû edenlerle beraber rukû edin." ayetinin ve, "Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, öyle namaz kılınız." hadisinin de beyânıyla da namaz öncelikle fiilî yolla yayılmıştır. Yüzbinlerle sahâbî aynı kaynaktan - Allâhın Elçisinden namazı öğrenmiş, başkalarına, gittikleri bölgelerdeki insanlara yaymışlardır. Akıllı telefonun nasıl kullanılması gerektiği dünya geneline yayıldığı gibi, en temel ibâdet olan namaz da bütün İslâm alemine yayılmıştır.

Namazlar her gün beş defa kılınır, dileyen ilâve namazlar kılır, sürekli cenaze namazları vs. kılınırdı. Namaz o kadar yaygın bir ibadetti, "Müslümanım" diyen herkes tarafından bilinirdi.

Eğer hadislerde namazın nasıl kılındığı hakkında bilgi olmasaydı bile, biz bu gün aynı Rasulullahın kıldığı gibi namaz kılabilirdik. Dediğimiz gibi, fiili yollarla bu güne kadar milyonlar tarafından nakledilmiş.

Bu yüzden, "Ya bir hadis Buhariye ulaşmadıysa?" tâbiri de yersiz. Namaz Buhâriden önce de vardı. 

Aynı zamanda, "Yamalı bohca", "biri başka birşey deseydi, onu da namaza iliştirirdiniz" ifadeleriniz ve sitedeki hadislerde detayların olmadığını, tek parça hadisin olmadığını söylemeniz de yanlış:

a) Hadislerde namazın detaylarına kadar anlatılmıştır. Hadisler sadece şiir gibi ezberlenmez, aynı zamanda tatbik edilirdi. Diyelim Rasulullahın, "Namaza başlamadan önce tekbir getirin." hadisi var. Bunu nakledenler hem bunu tatbik ederler, hem de insanlara naklederlerdi. Bugün kıldığımız namazlarda uyguladığımız eylemlerin tümü hadis kitaplarında da vardır. Bizim yaptığımız halde hadis kitaplarında geçmeyen bir namaz eylemi yoktur. Dolayısıyla, kitaplarda eksikliklerin olması söz konusu değildir.

Hadislerin nasıl nakledilmesi ve güvenilirliği konusunda sitemizde yazılar vardır. Okuyabilirsiniz. Örnek için buraya tıklayınız.

b) Kadınlar da aynı erkekler gibi namaz kılarlar. Bu din hem kadınlara, hem erkeklere indirilmiştir. Fakat bazı uygulamalar kadınların tesettürü açısından sakınca teşkil edebilir. Mesela, kadın rükûda erkekler gibi eğilmesi takdir edersiniz ki, uygun düşmez. Bunlar da hadislerde bildirilmiştir.

Örneğin kadınların secdede nasıl hareket edeceği konusunda Efendimiz (asm)’den nakledilmiş iki rivayet vardır. (el-Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, II/222-223)

Ya da kadınların, namaza başlarken ellerini kulakların hizasına kadar değil, sadece omuz veya göğüs hizasına kadar kaldıracağı konusunda sahabeden Vâil b. Hucr (ra) kanalıyla nakledilmiş Efendimiz (asm)’e dayanan bir rivayet mevcuttur.

c) Namaz hareketlerinin sıralaması ve genel şekli hakkında tek parça birçok hadis mevcuttur. Bu hareketlerin nasıl yapıldığı konusu farklı hadislerde detaylı olarak anlatılmıştır. Dersin özetini anlatıp, sonra detaylara inmek gibi...

d) Biz sitemizdeki yazıyı halk düzeyinde hazırladık, namaz konusunda tüm hadisleri nakletme ihtiyacı hissetmedik. Bu gün kıldığımız namazın ana hatlarını anlatan hadisleri paylaştık. Gördüğünüz gibi hadislerin kaynaklarını bile detaylı olarak göstermedik. Dolayısıyla, yazımızdaki hadislerin azlığı nedeniyle, "Namaz hadislerde detaylı olarak anlatılmamıştır." diyemezsiniz.

Bahsettiğiniz kadar detaylı bilgileri delilleri de sunulmuş kaynaklı fıkıh kitaplarında bulabilirsiniz.

Esen kalın...

0 Yorum:

Yorum Gönder