Ebu Davud ve Nesai'deki Bir Hadise Göre, Adamın Biri Hırsızlık Yapıyor. Rasulullah: Onu Öldürün, Diyor. Sahabeler İtiraz Edince: "Öyleyse, Elini Kesin" Buyuruyor. İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Defa da Aynı Şey Oluyor. Beşinci Seferinde İse Adamı Öldürüyorlar. Bu Hadis Doğru mu?

Bu her iki kaynakta da aynı rivayet zinciri vardır. Senetteki raviler aynıdır.
Bu konuda titizliği ve cerh-tadil konusundaki uzmanlığıyla bilinen Nesai, konuyu aktardıktan sonra, bu hadis rivayeti için “Ravilerden Musab b. Sabit zayıftır, hadis ise münkerdir.” demiştir. (bk. Nesaî, Sarik,15)
Hadis rivayetinde geçen kişinin hırsızlık suçundan dolayı değil, mürted olduğu ortaya çıktığı için öldürüldüğünü söyleyen alimler vardır. Gerekçe olarak da rivayette yer alan “Biz onu öldürdük ve sürükleyerek götürüp bir yere attık.” ifadesini gösteriyorlar. Çünkü, mümin ne kadar büyük günah işlerse işlesin, muhteremdir, tahkir edilmez, namazı kılınır ve saygıyla götürülüp defnedilir. (bk. Avnu’l-Mabud, 12/57-58)
İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna/hatta ittifakına göre, bir kimse hiçbir zaman hırsızlık suçundan dolayı öldürülmez. Yani bu hadis rivayet olduğu cihetiyle amel edilmemektedir. Onun için bazı alimlere göre, bu hadisin hükmü neshedilmiştir. (Avnu’l-Mabud, a.y)
Aslında Nesai’nin de eleştirdiği ravi Musab b. Sabit, şahsında takva sahibi bir kimse olmakla beraber, hadis rivayeti konusunda, -bilmeyerek de olsa- yanlışlar yaptığı, bilgileri karıştırdığı için zayıf kabul edilmiştir. Bu nedenle Ahmed b. Hanbel, İbn Main, Darekutni gibi hadis otoriteleri tarafından zayıf kabul edilmiştir. Ebu Hatim, “onun dürüst biri olduğunu, ancak bilmeyerek karıştırdığını" belirmiştir. (bk. İbn Hacer, Tehzib, 11/158-159)
Bu bilgiler doğrultusunda denilebilir ki, bu rivayet makbul değildir. Bu sebepledir ki, İslam alimleri bununla amel etmemişlerdir.
İslâm hukukçuları hırsızlık suçunun oluşmasını ve cezanın uygulanmasını çok sıkı şartlara bağlamış, bu şartlardan birinin bulunmaması veya şüpheli olması durumunda had cezasının düşmesi ilkesini benimsemiş, bunlara ilâveten toplumda kişileri hırsızlık suçunu işlemeye iten sebeplerin de en aza indirilmesi yönünde bir dizi tedbirden söz etmişlerdir.
Bundan dolayı ilk İslâm toplumunda hırsızlık olaylarının eskiye oranla bir hayli azaldığı, Hz. Peygamber (asm) ve Hulefâ-yi Râşidîn dönemlerinde el kesme cezası uygulamasının sınırlı sayıdaki olaya münhasır kaldığı görülür.
Fakihlerin ortaklaşa ifadelerine göre hırsızlık için öngörülen ceza, işlenen suçun ağırlığına denk, ibret verici yönü bulunan, hem hırsızlığa teşebbüs ve niyet eden kimseyi caydıracak, ıslah edecek, hem de toplumu bu yönde uyaracak ve gerekli tedbirleri almaya zorlayacak nitelikte bir cezadır.
Öte yandan hırsızlık suçuna ceza uygulamak amaç değil belki son çaredir. Önemli olan hırsızlığı besleyen veya kamçılayan sosyal dengesizliği, iktisadî ve mânevî sıkıntıları, ihtirası, eğitimsizliği, ahlâkî çöküntüyü ortadan kaldırmak, lüks ve israfı mâkul bir dereceye kadar azaltmaktır.
Şartlar iyileştirildikten ve gerekli tedbirler alındıktan sonra, işlenen hırsızlık suçunun cezalandırılması da adaletin gereği ve İslâm’ın toplum düzenini ve hakların himayesini sağlamadaki kararlılığının bir parçasıdır.
KAYNAK: sorularlaislamiyet.com/besinci-defa-hirsizlik-yapan-oldurulur-mu

0 Yorum:

Yorum Gönder